Yemek bloglarının son yıllarda hayatımızdaki yeri oldukça fazla. Bir çoğumuz hem günde bilmem kaç tane blog gezip aynı zamanda kendi blogumuzu devam ettiriyoruz. Bu gezmeler sırasında da şüphesiz bir sürü yeni tarif, bilgi, püf noktası öğreniyoruz. Ben bundan hiç şikayetçi değilim, çünkü yiyeceklerle alakalı herhangi birşey konuşulurken hemen hepsine bir yorum yapabiliyorum artık. Çünkü çoğunu daha önce blogların birinde mutlaka görmüş oluyorum.
İşte ben de bu gezdiğim bloglar içinde birinden söz etmek istiyorum bugün, Kedili mutfakların yazarı Oya hanımdan. Oya hanımı takip ediyorsanız eğer bilirsiniz ki mutfakta yaptığı şeyleri hayretler içinde seyredebilirsiniz. Kendi de diyor zaten bir yaptığım şeyi bir daha aynı şekilde yapmayı sevmem, o anda kafama nasıl eserse öyle yaparım diye. Ben Oya hanımın blogundan mutfakta yapılabilecek şeylerin sınırının olmadığını ve malzemelerin ne kadar cesur birşekilde kullanılabileceğini öğreniyorum. Eh uygulamalarım onunkiler kadar cesurca değil ama bu da tecrübe ile olur diye düşünüyorum.
İşte Oya hanımın blogunda geçenlerde ayva ile nar suyunu pişirdiğini görmüştüm. Aslında bir yerde daha raslamıştım meyve suyu ile reçel yapımına ama denemek kısmet olmamıştı. İşte kafaya koyduktan sonra bu işi cumartesi günü buzdolabında uzuuun süredir beklemede olan hatta bir süre daha bekleseler çöpü boylayacak olan 2 adet ayva ile göz göze geldik. Derken o 2 adet ayvaya 1 adet elmayı da ekleyip masanın üzerine kondurdum taa ki buzdolabındaki işim bitene kadar. Sonra başladım bunları soyup doğramaya, diğer yandan gözüm sıkmalık son kalan portakallarda. Birlikte pişecekler ayva ve elmayla.
Derken mutfakta eşim de var ben doğruyorum ama merak edip sormasını da istiyorum. Ama sormuyor. Dayanamadım ben sordum, “merak etmiyor musun ne yapacağımı” diye. “Komposto falan yapacaksındır” dedi. O zaman düşündüm ki, eğer ben bunları reçel ya da marmelat yaparsam kuvvetle muhtemel kalacaklar çünkü bizim ev pek reçel yenen bir ev değil. Ama hoşaf yapsam bişekilde tüketiriz, meyve niyetine yeriz dedim. Ama tabi eşimin de yiyeceğinden emin olduktan sonra 🙂 Çünkü evde birşey sadece benim tarafımdan yeniyorsa o şey mutlaka kalıyor 🙁 (Geçen sene aldığım küvertürün bitmeden son kullanma tarihinin gelmesinin en büyük sebebi de bu, üstelik bir kısmını bir arkadaşıma verdiğim halde.)
İşte tüm bu olaylardan sonra ortaya çıkan hoşafımız yukarda, tarifi ise aşağıda:
Malzemeler:
Hazırlanması:
Sonuçta değişik tatları barındıran ilk hoşafımı yapmış oldum. Aslında daha baskın portakal tadı için ayrıca kabuğu da konulabilirdi. Ben ayvadan çok elmalı kısmı beğendim ama bu ayva ile aramızın çok iyi olmamasından kaynaklanıyor. Masanın üzerinde cam bir kaseye koyup gelip gidip kaşıkladım.
Bir yanıt yazın